DİJİTAL OYUNLAR
DİJİTAL OYUNLAR
“Kendi Dünyanda Yaşa, Bizimkinde Oyna”

Bu soru neredeyse 1960'lardan beri tartışılıyor dünyada ve özellikle 90'lı yıllarda Avrupalı ve Amerikalı araştırmacılar, konu üzerine ufuk açıcı çalışmalar yaptılar.

Bir dijital oyun, sadece oyun mudur? Sadece eğlence? Sadece zaman geçirmek? Sadece rekabet? Yoksa... Biraz bağımlılık? Biraz kimlik? Biraz sanallık? Biraz aidiyet? Biraz anonimlik? Veya... Biraz anlatı? Liste uzatılabilir ve zaten bu kitapta da yazarlarımızın farklı perspektif-lerden farklı yöntemlerle bunu yaptığını göreceksiniz. Görmenizi sağlayabilmeyi umduğumuz şey, yukarıdaki kavramlarının tümü ve daha fazlası ışığında bir dijital oyunun asla sadece bir oyundan ibaret.

Efsane Kahramanlardan Kitap Değerlendirmesi

 Çok sevdiğim ailem katledilmeden, sıradan bir hayat yaşıyordum. Bununla başa çıkamadım ve yüzüme kendime ait olmayan bir “maske” taktım.  Doğrusu, insan bir zaman sonra hangi yüzünün “gerçek” olduğunu unutuyor. Şiddet ve bağımlık ekseninde tartışıldım. Ünal ve Batı da, dijital oyunları bu eksende tartışıyor.

-Max Payne

  1996 yılında dijital oyun dünyasına ayak bastığımda, bu kadar popüler ve yaygın olacağımı, sinema ve TV dünyasıyla entegre olup, bir popüler kültür ikonu haline geleceğimi hiç düşünmemiştim.  Ünal ve Batı, kitaplarında dijital oyun dünyasının bir kültür endüstrisi olduğunu, sosyal süreçlerle ilişkili olarak, değişime ve dönüşüme uğradığını net bir şekilde ortaya koyuyorlar.

-Lara Croft, Tomb Raider’dan

  Bir ailem, geçmişim ya da bir geleceğim yok. Bir beklentim ya da hayalim de yok. Bir kimliğim yok. Aidiyet nedir, bilmiyorum. Aslında bunların hiçbir önemi de yok. Belki her şey bilinçaltımda gizlidir. Bilmiyorum, adı üstünde gizli. Dijital Oyunlar kitabında yazarlar, oyun incelemeleri üzerinden kimlik ve aidiyet gibi unsurlarla iletişim bilimleri ve psikoloji yaklaşımını; ardından oyuncunun bilinçaltını ortaya koymayı amaçlıyorlar.

 -Solid Snake, Metal Gear’den

  Sanal zeka, sanal gerçeklik, simülasyon, sanal cemaatler ya da gerçekliğin sınırlarında dolaşmak... Aldırmayın bunlara, hepsi sanal bunların. Ya da sanal olan sizsiniz, bunların hepsi gerçek. Tanımında var; hiçbir zaman emin olmazsınız. Bazen kendinizden bile. Benim gibi. İsmin Bastila. Ya da en azından öyle olduğunu söylediler. Adıma yazımlı şiirlerden biliyorum.  Ünal ve Batı, kitaplarında dijital oyunlar ve sanallık ilişkisini, teorik temelleriyle ele alıyorlar.

  -Bastila, Star Wars: Knights Of The Old Republic’ten

  Şeytanın Dünyası’nda yaşıyorum. Ya da Şeytan benim. Alastor, Ivory & Ebony; Bunlar silahlarım. Onlar olmasa korunamam. Oyuncularım uzun zamandır Zebani avlarken gitar çalmamı efsaneleştirdiler. İçinde yaşadığım dünya,  Devil May Cry ise tam bir metafor oldu. Ünal ve Uğur da, bir görsel retorik unsuru olan dijital oyunları metafor bağlamında tartışıyorlar.

-Dante, Devil May Cry’dan

  Masum bir bilim adamıydım, dünyanın kurtarıcısı oldum... Ama oyuncular beni hiç sevmedi, biliyorum. Sevmesinler, çok da önemli değil. Sonuçta sadece bir oyundan bahsediyoruz. Gerçekten öyle mi? Dijital oyunlar, sadece bir oyundan mı ibaret? Yoksa ardında devasa bir üretim ve tüketim süreci olan, enformasyonel kapitalizmi ilgilendiren, oyuncu boyutuyla bir anlatı olan bir yapıdan mı bahsediyoruz. Kitap biraz da buna cevap arıyor.

-Gordon Freeman, Half-Life’tan

 Bu Kitap Aslında Hiç Yazılmadı!

Yoksa Tüm Yaşam Bir Oyun Mu?